Türkiye’de stratejik sektörler için üretim yaparak cari açığın azaltılmasına destek olan Eti Alüminyum, özellikle Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarıyla sektörün öncüsü olmaya devam ediyor. Dünya çapında bilimsel bilginin üretilmesi ve üniversite-sanayi iş birliklerinin oluşturulması konusunda destek veren Avrupa Birliği (AB) Ufuk 2020 Hibe Programı kapsamında fon almaya hak kazanan Eti Alüminyum, “Alüminyum, Diğer Metaller ve Bileşiklerinin Üretimi için Alüminyum İçeren Hammaddelerin Kullanılması” projesini İsveç ve Çekya’daki şirket ve üniversitelerle hayat geçirecek. TÜBİTAK tarafından da desteklenen projenin Türkiye ayağında Eti Alüminyum, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Yeditepe Üniversitesi birlikte çalışacak.
Eti Alüminyum Genel Müdürü Mehmet Arkan, Türkiye’de madenden birincil alüminyum üreten tek entegre tesis olduklarını vurgulayarak, “49 yıl önce kurulan şirketimiz, yarım asırlık tecrübe ve bilgi birikimini, 2005 yılında Cengiz Holding çatısı altına girdikten sonra teknoloji ve Ar-Ge faaliyetleriyle birleştirerek Türkiye ve dünyada önemli bir konuma geldi. Ar-Ge çalışmalarıyla geliştirdiğimiz yeni ürünleri Türkiye’de stratejik sektörlerin kullanımına sunarken devam eden yenilikçi çalışmalarımızla da önemli projelere imza atıyoruz. Bunlardan biri olan; alüminyum üreticilerinin hammaddesi olan boksit cevherine alternatif bulmayı amaçladığımız bu projenin, AB tarafından desteklenmesi bizim için büyük gurur kaynağı” diye konuştu.
‘BOKSİT, KRİTİK HAMMADDE İLAN EDİLDİ’
Boksitin dünya birincil alüminyum üretiminde kullanılan birincil cevher olduğunun altını çizen Arkan, %90’ı tropikal ve subtropikal bölgelerde bulunan boksitin, AB tarafından kritik hammadde ilan edildiğini dile getirdi. “Bu nedenle boksit, dünyada ekonominin ve sanayinin sürdürülebilirliği için büyük öneme sahip” diyen Arkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir taraftan boksit rezervleri azalırken diğer taraftan boksitin atığı olan kırmızı çamurun bertarafı da önemli bir gündem maddesini oluşturuyor. Bu projeyle, Orta Avrupa ve Türkiye’deki bölgesel özellikleri göz önünde bulundurarak; alümina, alüminyum oksit gibi bazı bileşikler ve düşük dereceli ikincil malzemelerden alüminyum üretmek için çalışacağız. Tabii bu çok ürünlü esnek metalürjik süreçlerin tasarımına ve geliştirilmesine odaklanmamızı sağlayacak. Pek çok hammadde ve atığı analiz edeceğiz. Bunun da bizim Ar-Ge faaliyetlerimiz açısından önemli kazanımlar sağlayacağına inanıyorum. Tüm bu süreçlerde İTÜ ve Yeditepe Üniversitesi’yle çalışmamızın da bilimsel bakış açımıza büyük katkısı olacağını düşünüyorum. Bu projede emeği geçen tüm arkadaşlarımı kutluyorum.”