Yunuslar, beslenmek için dipte dolaşan balıkları tercih etmekte. Hatta karides, kalamar gibi balıkları da yiyebilen bu canlılar, bazen de artıklardan beslenmek için balıkçı teknelerinin izini sürebilirler.Yunuslar, geçmişte etleri ve yağları (pişirmede ve lamba yapımında kullanmak amacıyla) için avlanıyorlardı. Günümüzde ise bilindiği kadarıyla yunus avcılığı pek bulunmuyor(!)
Fakat 2021 yılında Netflix’te yayımlanan Seaspiracy adlı belgeselde görüldüğü gibi, yunuslar, ticari balıkçılık nedeniyle ağlara takılan ve istenmeyen türler oldukları için ya öldürülüyor ya da ölüme terk ediliyorlardı. Böylelikle insan eliyle yunuslara yapılan bu gibi acımasızlıkların sona ermediğini anlamış oluyoruz. Gelin, insanların yunusların özgürlüklerini nasıl işgal ettiğini bizden bir dinleyin.
Aquaparklara hapsedilen yunusların acı acı gülümsemeleri yok mu(!)
Su parklarına çeşitli gösteri ve show amaçlı hapsedilen yunusları hepiniz duymuşsunuzdur. Hatta belki bu gösterilere seyirci olarak katılanınız dahi olabilir. Çoğu zaman yunusların bu yerlere kapatılmalarının nedeni ise yunus terapisidir. Yunus terapisi demek bile aslında kapitalist bir söylemdir. Çünkü bu durumu, kapitalizmin daha fazla tüketimi teşvik etmek için popülist terapi yaklaşımları üreterek yunusları da buna alet ettiği bir pazarlama yöntemi olarak düşünebilirsiniz.
Mesela popüler olan bir diğer mesele, yunusların gülümsediği yönünde genel bir kabul olmasıdır. Oysa sadece yunusların ağız yapıları insanların algılama biçimine göre gülümseyen surata benziyor, yani bu hayvanlar gülümsemiyor. Yunuslar, doğaları gereği zaten vahşi hayvanlar oldukları için gülümsemeleriyle insanların içini ısıtan bir dost değillerdir.
Normalde yunuslar, eğitilmediği zaman insanlara karşı saldırgan olabilir çünkü etçil ve yırtıcı hayvanlardır. Yani o yunus parklarında gördüğümüz, oynayan ve görsel show’lar yapan yunuslar eğitilerek uysal hale getirilmiş olanları, ki bu eğitimler de yunuslar için oldukça kötü şartlarda gerçekleşiyor.
Çoğu yunus, yapacağı hareket karşılığında, ödül yemeği alacağını bildiği için eğitime boyun eğmek durumunda kalıyor. Yani bu hayvanlar, aç kalmama pahasına o hareketleri yapıyorlar. Yapmadıkları zaman ise ceza var. Ödül-ceza yöntemiyle terbiye edilen bu hayvanlar, zaten doğal ortamlarından koparıldıkları için bir müddet sonra depresyona girerek ölebiliyorlar. Ne acı değil mi?
Hatta yunuslarla ilgili ilginç bir bilgi daha vermek gerekirse yunus terapisi yaptırma amacıyla yunuslarla yüzdürülen insanlardan bazıları yunusların kendilerine tecavüz etmeye teşebbüste bulunduğunu ifade etmişler. Bu terapiler, eğitmenlerle yaptırıldığı için de yunuslar, insanlardan uzaklaştırılarak bu teşebbüs ortadan kaldırılmıştır.
Yunuslar, genelde birçok canlıya tecavüz edebilecek özellikte libidosu fazla yüksek hayvanlardır ve bu varoluşsal gerçeklik göz ardı edilip yunuslarla insanlar bir araya getirilmeye devam edildiği sürece bu tip sorunlar yaşanması muhtemel.
Yunusların ve insanların etkileşimi, yunusları suda yaşayan diğer yırtıcı türlere karşı savunmasız hale getiriyor.
Murdoch Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada, turistik faaliyetler için insanlarla etkileşime maruz bırakılan yunuslar, köpekbalığı gibi suda yaşayan diğer yırtıcı hayvanlara karşı güçsüz bir hale geliyor. Neden mi, çünkü yunusların sosyalleşme biçimi ve üreme davranışları insanlarla sık etkileşimde olduklarında bozulabiliyor. Araştırmada, Hawaii’de tatil yerlerindeki yunusların yüzde 82’sinden fazlasının tatilcilerle temasta olduğu ortaya çıktı.
Bu hayvanların, yüzen insanlarla veya teknelerle sürekli karşılaşması demek, dinlenmekten mahrum kalmaları demektir. Yunuslar yiyecek aramak için dolaştıktan sonra dinlenmeleri şart. Fakat araştırmaya göre, insanları eğlendirmek ve akrobatik hareketler yapmak zorunda olmalarından dolayı bu pek mümkün olmuyor.
Ticari balıkçılık endüstrisinin sevmediği tür olan yunuslar:
Seaspiracy adlı belgeselde ticari balıkçılık için ton balığı gibi küçük balıklar avlayan teknelerin ağlarına yunusların takıldığı ve çoğunun sulara sert biçimde geri atıldığı veya öldürüldüğü işleniyor. Hatta sürdürülebilir balıkçılık şirketi olan Sea Shepherd’ın, ticari balık endüstrisine güvenilir yunus dostu sertifikaları temin ettiği ama aslında bu sektörün yunuslar için dost olmadığı, belgeselde açıkça görülüyor.
Keza önceden Sea Shepherd’da kaptanlık yapan Peter Hammarstedt; ticari balıkçılık piyasasını destekleyen şirketlerin, yunus gibi hedeflenmeyen avların görebilecekleri zararları hesaba kattığını dile getiriyor. Hatta kaptan bunun kamuoyuyla paylaşılmadığından, gizlendiğinden de söz ediyor.
Tüm bu örneklerle gördüğümüz gibi insanların, yunusların doğal yaşam alanına müdahale ettiği yetmezmiş gibi bir de onların hayatlarını tehlikeye soktuğu anlaşılıyor. Ayıca belgeselde her yıl geleneksel olarak kapitalist şirketlere satmak için yunus avına çıkan Japonya’nın Taiji kasabasına da değiniliyor.
Kendi doğalarında, kendi hallerinde mutlu olan bu canlılara bu denli üzüntü vermeyi ne zaman bırakacağız acaba? Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yoruma yazabilirsiniz.
Kaynaklar: Earth, Netflix, Haytap, The Japan Times