TÜRKÇE ETNİK BİR DİL DEĞİLDİR
Esasında “Türk edebiyatı” da denilebilir, “Türkçe edebiyat” da. Fakat burada ırkçı-etnik bir kafanın işe karışması dolayısıyla, “Türk edebiyatı” denilmesini doğru bulurum. Bütün dünyada İngiliz edebiyatı, Fransız edebiyatı, Alman edebiyatı, Rus edebiyatı denilirken, neden bizde Türk edebiyatı denilmesin? Mesela İngilizce edebiyat, Almanca edebiyat, Fransızca edebiyat deniliyor mu? Bütün büyük edebiyatlar etnikliğin üstüne çıkmıştır.
İngiliz edebiyatında İngiliz ırkından olmayanlar, Fransız edebiyatında Fransız asıllı olmayanlar yok mu? Ya Rus edebiyatında? Türk edebiyatında da ırk olarak Türk olmayanlar vardır, bu olağandır ve onları ayırmak mümkün değildir. Türkçe etnik bir dil değildir, millet dilidir; farklı ırktan gelenler de bu milletin içindedir, ortaya konulan eserler de Türk edebiyatına ait eserlerdir. Bu aynı zamanda Türkçe bir edebiyattır!
TÜRKÇE RESİM DİYOR MUYUZ?
Türk sanatı, Türk müziği, Türk kültürü vb. kavramlar gibi “Türk Edebiyatı” kavramının kullanılması doğrudur. Güzel sanatlar ait oldukları medeniyetin/milletin adlarıyla anılırlar, dilleriyle değil. Türkçe müzik, Türkçe resim, Türkçe sinema kavramları vb. adlandırmalar olamayacağı gibi “Türkçe edebiyat” adlandırması da yapay bir kavramdır. “Türkçe Edebiyat” kavramını ilk duyduğumda aklıma sömürge sanatları geldi. Tarih boyunca hiçbir zaman sömürge olmayan bir milletin edebiyatı da diliyle değil kendi adıyla anılmalıdır.
İNGİLİZ EDEBİYATININ MESELESİ
Safım net. “Türkçe edebiyat” ifadesi başarısız bir azınlıkçı edebiyat politikasını ifade eder. Postkolonyalist İngiliz edebiyatının bir meselesini Türk edebiyatına sokuşturma çabasıdır. İngiltere’de veya İngiliz diliyle yapılan edebiyatın bugün azımsanamayacak bir kısmı İngiltere’nin eski kolonilerine mensup, menşei bu koloniler olan yazarlar tarafından icra edilmektedir. Bu yazarlara kolayına İngiliz demek mümkün olmadığı için İngiliz dilinde yazılmış Hint edebiyatı, Jamayka edebiyatı, Afrika edebiyatı, hatta Kıbrıs edebiyatı; daha ötesi, kadın edebiyatı, gay edebiyatı vb. çerçeveler inşa edilmiştir. Yaklaşık 15 yıl önce “Türkçe yazan Kürt yazarlar”ı icat etti “Türkçe edebiyat”çılar, ama bizler buna gülüp geçtiğimiz için tutmadı, yerine “Doğudan zuhur eden şairler” gibi tuhaf bir ifade koydular, o da unutulup gitti. Uzun sözün kısası, Türk edebiyatı monolitiktir, etnik ve toplumsal cinsiyet kökeni, giderek inanç ve ideolojiye müteallik ayrıntılar edebiyatımızı bölmez, merkezkaç hale getirmez. Yazarlar için biyografik veriler ve iradi seçimler birer güçtür, zenginliktir, Türk edebiyat ırmağına katılan minerallerdir adeta. “Doğudan zuhur” etmiş bir şair olarak bunu muhteşem buluyorum mesela, böylece Türk edebiyatına ihtişam kazandırdığına da inanıyorum. Ama Türk edebiyatına yani, postkolonyal falan filan zımbırtısına değil. Onu bir zahmet 18. yüzyıldan beri dünyayı hallaç pamuğu gibi atan sömürgecilerin soyundan gelen edebiyatçılar düşünsün.
YAPIM EKİ NEYİ DEĞİŞTİRİYOR?
Öncelikle bir konunun tartışılma nedeni kadar zamanı da önemlidir. Çağın değişen şartları nedeniyle tartışılması elzem bir mevzu olarak spontane mi ortaya atılmıştır yoksa ortaya atılma nedeni itibariyle dahi suni mi görünmektedir? Yüzyıl boyunca Türk Edebiyatı tamlamasını kullanırken bu tartışma konusunun ortaya atılması insanda sunilik hissi uyandırmaktadır.
Türkçe Edebiyat denildiğinde Türkçe de Türk kelimesinden türemektedir. O zaman bir yapım eki zihnimizde neyi bu kadar köklü değiştirmektedir?
TÜRKÇE YAZMASI ONU TÜRK YAPMAZ
Çok açık bir şekilde ben “Türk edebiyatı” denmesinden yanayım. Bir yazar Türkçe bir metin yazdıysa dili dolayısıyla artık o metin Türk edebiyatının bir parçası olur. Yazar başka bir ırktan olsa bile Türkçe yazması onu Türk yapmaz ama edebiyatı Türk edebiyatı olur. Çünkü eseri Türkçe yazmakla Türkçenin imkânlarını kullanmıştır bu yüzden de Türk edebiyatının içerisine girer. Dünyanın en büyük yazarlarından Joseph Conrad bir Polonyalı ve İngilizce yazmış bir yazar. Kendisi İngiliz edebiyatı içinde anılır. İngilizce-Fransızca-Almanca-Çince, Japonca edebiyat demiyor; İngiliz edebiyatı, Fransız edebiyatı, Alman edebiyatı, Çin edebiyatı, Japon edebiyatı diyoruz. Ne var ki her kelimenin bir tartışma ortamına sürüklenmesi ve bir dayatmaya dönüşmesine de karşıyım. Hele “Türkçe edebiyat” diyenlere vatan hainliğine varan bir saldırıyı da doğru bulmam.