Altaylı yazısında, “Yıllar önce İstanbul’da Göktürk’te tanık olduğum bir kavgayı yazmıştım. Göktürk’teki bir lokantada iki grup kadın birbirine girmiş, kadınlardan biri bir başka kadına masada bulduğu çatalı saplamıştı. Kavga eden iki gruptan biri yerli ve milli seks işçileri, diğeri ise Suriye kökenli seks işçileriydi.
Suriyeli göçünün ilk yıllarıydı ve ben de “Bu gelecekte neyle karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor. Yakın bir gelecekte Türkiye’de göçmen mafyaları oluşacak” diye yazmıştım. Zaman beni haklı çıkardı ve epey bir zamandır göçmenlerin yoğun olduğu bölgelerde ve gettolarda bu mafyalaşmanın etkilerini görüyorduk.
Ama artık konu göçmen gettoları ile sınırlı olmaktan çıktı. Dün İstanbul’un yeni ve gözde bölgelerinden Ayazağa’daki Vadi İstanbul’da akşam saatlerinde bir çatışma oldu.
Genelde, özellikle de hafta sonları hınca hınç dolu olan lokantalar bölgesinde. Çoluk, çocuk, kadınlar, aileler, silahlı çatışmanın ortasında kaldı. Önce iki ölü var denildi sonra ölü olmadığı ama epey bir yaralı olduğu açıklandı.
Olayın telefon ve güvenlik kamerası ile elde edilen görüntüleri korkunç, dehşet verici. Peki beklenmedik mi! Asla.” değerlendirmesini yaptı.
Altaylı şu ifadeleri kullandı:
“Daha önce de söyledim. Artık İstanbul’da sokakta yürümeye korkar olduk.Ben erkek halim ve iri cüssemle gerçekten zaman zaman tırsıyorum. Ve kadınların cesaretine hayranım.Bir zamanlar kendi boyutundaki büyük kentler arasında en güvenli metropol olarak bildiğimiz İstanbul, giderek bir suç cennetine dönüşmeye başladı. Sırp mafyası liderleri İstanbul’da öldürülüyor, uluslararası mafya İstanbul’da hesaplaşıyor.
Fatih’te Ruslar birbirini öldürüyor.Vadi İstanbul’da “Yabancı” olduğu söylenen ama her nedense uyruğu açıklanmayan ya da açıklanamayan gruplar terör estiriyor.
Kimse de “Bu yabancı uyruklu dedikleriniz nereli, nereden girmişler bu ülkeye” diye sormuyor.Çünkü sorsanız muhtemelen faşist ilan edileceksiniz.
Üstelik de bunlar duyduklarımız, bildiklerimiz, saklamayanlar, örtbas edilemeyenler.Anlayacağınız Allah’a emanetiz. Ama muhtemelen o da bıktı bizden.”