Çikolata üreticisi Ferrero’nun Belçika’nın Arlon kentindeki fabrikasında ortaya çıkan salmonella bakterisiyle ilgili soruşturma kapsamında, Belçika ve Lüksemburg’da şirkete ait 6 merkeze baskın düzenlendi.
Operasyon kapsamında İtalya merkezli çok uluslu şirket Casa Ferrero’nun Lüksemburg’daki genel merkezi Ferrero International ile Ferrero Trading Lux ve SARL Ferrero Management Services şirketlerine ait binalarda arama yapıldı.
Operasyon, Belçika Gıda Güvenliği Kurumu (FASFC) ve federal polisi tarafından, Lüksemburg makamları ile işbirliği içinde eş zamanlı olarak gerçekleştirildi.
Belçika’da da Arlon’daki Ferrero fabrikasının yanı sıra, Brüksel’deki adreslerde de arama yapıldı.
Lüksemburg Savcılığı’nın verdiği bilgiye göre, polis ekipleri, Ferrero şirketine ait merkezlerde yapılan aramalar sırasında çok sayıda belge ve bilgisayar ekipmanlarına el koydu.
SAVCILIK AÇIKLAMA YAPTI
Savcılık açıklamasına göre Ferrero hakkında devam eden adli soruşturma, “Salmonella bakterisinin ortaya çıkmasından sonra şirketin izlediği tutum, gıda zincirinin izlenmesi, sağlık yetkilileriyle iletişim veya bilgilerin iletilmemesi konusundaki sorumluluklarını ortaya çıkarmayı” amaçlıyor.
Şubat ayında ilk olarak İngiltere’deki şikayetlerle ortaya çıkan, Kinder çikolata ürünlerine bağlı Salmonella bakterisi, kısa sürede 13 farklı ülkede görüldü.
Salmonella bakterisinin ilk kez 15 Aralık 2021’de, Arlon’daki Ferrero fabrikasında çikolata ürünleri içeren bir tank filtresinde saptandığı ortaya çıktı.
Ferrero yönetiminin, bu bilgiyi Belçika makamlarından sakladığının belirlenmesi üzerine, FASFC tarafından 8 Nisan’da fabrika mühürlendi.
İtalya merkezli çikolata üreticisi, Belçika’daki fabrikayı 13 Haziran’da yeniden açmak istiyordu. Ancak fabrika yönetimi, gerekli temizlik ve düzenleme için biraz daha zamana ihtiyaç duyulduğunu ve açılışın ileri bir tarihe ertelendiğini duyurdu.
Şirketin satışları, Salmonella bakterisi nedeniyle yüzde 40 azaldı.
BBC Türkçe’den Yusuf Özkan’ın haberine göre Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’ne (ECDC) göre, Avrupa, ABD ve Kanada’da şu ana kadar Kinder çikolata ürünlerine bağlı doğrulanmış 423 Salmonella vakası saptandı.
En fazla vaka İngiltere’de görüldü. İngiltere’de 122, Fransa’da 118, Belçika’da 52, İsviçre’de 48 ve Almanya’da da 30 kişiye Salmonella bakterisi bulaştı.
Çoğunluğu çocuklardan oluşan hastaların yüzde 40’ı hastaneye yatırılmak zorunda kaldı.
“SAKLI SEÇİLMİŞLER” UYARMIŞTI
Gazeteci yazar Soner Yalçın’ın kaleme aldığı Kırmızı Kedi Yayınevinden çıkan “Saklı Seçilmişler” isimli kitabında küresel gıda tekellerini ve insan sağlığı üzerindeki tehlikelere karşı uyarmıştı.
Kitapta uyarıda bulunan şirketler arasında Ferrero’nun da adı geçiyordu. Türkiye’de fındık üretimi ve fiyat belirlemesi üzerinde büyük bir etkisi olan İtalyan firmasıyla ilgili Soner Yalçın şu ifadeleri kaleme almıştı:
“Dünyada fındığın yüzde 85’ini Türkiye üretiyor.
Dünya çikolata devleri fındığı bizden alıyor.
Bu sebeple 2015 yılında fındıkta ihracat rekoru kırdık:
2 milyar 827 milyon dolarlık satışla fındıkta bugüne kadar en büyük döviz geliri yaptık.
İyi de…
Bizden fındığı alıp markalaştıran Michele Ferrero’nun yıllık cirosu, 11 milyar dolar!
Parayı karşılaştırdığınızda ihracat rekoru kırdığımız rakam komik duruyor.
İtalya ile hemen hemen aynı yıllarda başladığımız yarışta neden bu derece geri kaldık?
Fındık; işlenip çikolata, şekerleme ve gıda ürünlerine dönüştüğünde dünyada onlarca milyar dolarlık bir ekonomi yaratıyor. Ancak Türkiye bu ekonomiden sadece yaklaşık 3 milyar dolarlık bir pay alıyor.
Evet. Fındığın katma değerini Türkiye kazanamıyor; Ferrerolar kazanıyor.
İşte bu nedenle Türkiye’den şirket alıyorlar. Fiskobirlik gibi tarım satış kooperatifleri yok edilince, İtalyan devi Ferrero firması, Türkiye’deki fındığı aracılar vasıtasıyla topluyor. Yani, aracılar çiftçinin sırtından para kazanıyor; Ferrero para kazanıyor; Türk çiftçisi mağdur ediliyor.
Yoksa Ferrero niye Türk şirketi satın alsın?
Bunları konuşmuyoruz…
Bunları yazmıyoruz…
Bunları tartışmıyoruz…
Gereksiz polemik konuları etrafında birbirimizle didişip duruyoruz.
Oysa. Fındık üretimini nasıl artıracağız; üretici gelirini nasıl yükselteceğiz; ve dünya devi markalar nasıl yaratacağız, bunlar konusunda çalışmalar yapmamız gerekmiyor mu?
Atatürk’e dil uzatılacağına onun 1935 yılında topladığı Birinci Ulusal Fındık Kongresi ya da 1938’de kurduğu Fiskobirlik’ten ders çıkarmak gerekmiyor mu?
Açılan yolda devam edilse idi; Michele Ferrero yerine dünya fındık devi bir Türk markası olmaz mıydı?”